24 Aralık 2010 Cuma

AL BENİM YÜREĜIMİ, TÜRKİYEM!

Dünyamın başkenti Türkiyem!

     Toprakların, atalarımızın kemiĝinden oluştu. Şehitlerin kanlarıyla bayraĝın boyanmış, topraĝın sulanmıştır. Bütün yollar sana çıkıyor, bütün yollar senden geliyor, Türkiyem!  Tanrı’nın yarattıĝı kudretli daĝlar, cennet gibi denizler sendedir. Güzel duygularla dolu o deli rüzgärlar ve bitip tükenmeyen yaĝmurların,  karların gönülleri temizler. Topraĝın sürme gibi göze sürülse, kör gözler bile açılır, Türkiyem!
 
      Dünyaya sıĝmayanlar sana sıĝındı. En büyük, en güzel düşünceler her zaman sende oluştu. Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş gibi abide şahsiyetlerin var.
Kahraman olmaya hazır olan bütün insanlarının yürekleri “Vatan-vatan” diye atmaktadır, Türkiyem!
 
     Sen bugün de dünyayı fethetmeye devam ediyorsun. Önceleri Sultan Alp Arslan’lar, Fatih   Mehmet’lerle; şimdiler de Mehmet Akif, Aşık Veysel, Neşet Ertaş’larla. Ay yıldızlı bayraĝın büyük Atatürk’ün elindedir, Türkiyem! Dünya durdukça sen de duracaksın. Geçmiş ve gelecek senindir.
 
     Unutmayın!
 
     Dünya halkları iki bölümdür: Türkiye’yi görenler ve görmeyenler.
     Kalbi olanın seni sevmemesi mümkün mü, Türkiyem!
     Doĝarsam, sende doĝsam Türkiyem!    
     Ölürsem, sende ölsem, Türkiyem!
     Al benim yüreĝimi! Bir avuç kadar olsa da sana toprak olsun  Türkiyem!!!

Oraz YAĞMUR

İkinci Çanakkale

          Suluhisar Belediye Başkanı 
          Sadi Yalbırdak Kardeşime

Toprağa eğilmiş başım
Gözümden akıyor yaşım,
Bir gözüm ağlıyor, Gülüyor obürü,
Bilmiyorum ben, Dirimiyim ya ölü.
Dost diye sarılmış Düşmanın varı,
Başıma yağıyor Dünyanın karı
Sen uyanmadınmı?
Hiç hiç duyma dınmı?
Burda  artık savaş başlamış.
Bomba yok, beyinler patlamış.
Bu savaş, en son savaş,
Sürüyor yavaş-yavaş.
Gizli-gizli,
Ölüm izli,
Kan da yok, ceset de yok,
Hudut da, cephe de yok.




Onurlar, gururlar,
Ben benim diyenler,
Kaya gibi duranlar
Köle gibi ölyorlar.
Ey davulcu! Davulcuuu!!!
Bağırsana!
Casuslar girmiş beyinlerimize!
Dolaşsana, aile aile!
Başlamış biraz önce, İkinci Çanakkale! İkinci-i-i!!!
İkinci   Çanakkale!


Oraz YAĞMUR

Dertleşelim, Bülbül! (Yunuslama)


Gel,geeel!
Söyleşelim!
Dertleşelim!
Tez gelsene!
Ürkmesene!
Bülbüül!
Niye böyle hüzünlü ötüyorsun?
Niye böyle gamlara batıyorsun?
Senin de gönlün mü kırıldı?
Senin de yuvan mı yıkıldı?
Bülbüül!
Koronuza karğa mı şef oldu?
Karğaça ötmek mi buyruldu?
Yoksa sessiz gelmiş yılanlar
Civcivleri mi yuttu?
Bülbüül!


Ya gördün mü şehit asker naşını?
Ya duydun mu annenin bağrışını?
Çöpten ekmek arayana mı üzüldün?
Yudum su bulamayana mı üzüldün?


Bir vefasız mı seni unutan,
Alıkoyan aşktan ve umuttan?
Bülbüül!
Uçma, uçma!
Söyleşelim!
Dertleşelim!
Derdimizi bölüşelim!
Bülbüül, bülbül!


Oraz YAĞMUR

Susmak Imkansız

Sus diyorsun.
Sözkonusu olunca millet ve vatan
Susmuşa derler: vatanı satan.
Susamam!!
Susmak:
Mertlerin kurşunlanması,
Milletin kuşkulanması,
    Şelalenin tersine akması,,
Kan basıncın sıfıra düşmesi,
Hayının başa geçmesi,
Fikirlerin çürümesi,
Bugday ekip arpa biçilmesi,
Siyaha beyaz,
Kara kışa yaz
Denmesi,
Rüzgarın donması,
Hüzünün dogması,
Felaketin bize dönmesi,
Gerçek diye serab gösterilmesi,
Insan oglu denen Zatın,
Affedersiniz,
Hay artı van a benzemesi.
Yine sus diyorsun,
Susmak imkansız.


Oraz YAĞMUR

 

Bir Saniye, Beni de Dinle!


Sokak bağırışlarla doluyorsa,
Bebek gecekonduda doğuyorsa,
Senin bin bir günde kazandığını
Hanımın bir günde savuruyorsa,
Komşu komşunun ineğini
Geceden gece sağıyorsa.
Davetsizler evini işğal ediyorsa,
Emekli her öksürükte kan kusuyorsa,
Köpek ayakkabıyı sürüklüyorsa,
Horoz çocuğun alnını yaralıyorsa,
Yüklü bulutlar yağmadan dağılıyorsa,
Işsiz siğarayla içini dağlıyorsa,
Kömür diye aldığın taş çıkıyorsa,
Bayrağın toprağında yakılıyorsa,
Askere hainlik yapılıyorsa,
Millet yalana kapılıyorsa,
Lafı uzatmaya gerek yok!


Oraz YAĞMUR

Asker ve Çakallı Dağlar


                    Akşehirli emekli öğretmen Mehmet
                    Akif Çetin Bey’in ailesine

Yürüyor asker dağlar içinde,
Evinde anne dağlar içinde.
Askerin yoluna  gömülü mayın.
Basar mı-basmaz mı?
Merakta hayın.

        Ay bulutta gizleniyor.Bir fırtına iniliyor.
        Çakallar uğuldaşıyor.Ağaç başları eğiliyor.

Anne aniden dışarı çıkmış.
Sanki kalbinden yılan sokmuş.
Bir bu yana, bir o yana
Telaş içinde koşuyor.
Çocuklar bağırışıyor.
Baba hiç şey duymadan
Hanımına yalvarıyor:
--Sakin ol, hatuncuğum!
Sakin ol, yaramazlık yok!

Asker mayıne doğru yürüyor. Köpeği tereddütle ürüyor. Kalmış sayılı adımlar, bekliyor hayın ve mayın.

Anne yine kalktı.
Bahçeden yola baktı.
Nefesi çok kısıldı.
Çıktı yavaş bir fısıltı:
Ah, Allahım, beni al alırsan!
Evladım sağ-salimce kalsın!

Anneyi de, askeri de gözetleyen ay
Bulutu delip parlayarak gözüktü.
Ay ışığı annenin alnına düşdü.
Yürüyor asker dağlar içinde.
Evinde anne dağlar içinde.


Oraz YAĞMUR

Bayrak Yapıyorum


Kemiklerimden toprak üretiyorum.
Kırmızı kanım la yoguruyorum.
Geniş bir yere seriyorum.
Nerede  bulursam Hilal,
Ellerimde götürüyorum helal.
Sol yan’da oturtuyorum.
Yıldız yakalamak daha zor.
En güzel yıldızı buluyorum.
Sag yan’da konduruyorum.
Şimdi zafere gidebilirsiniz.


Oraz YAĞMUR

Gel Gönlüne Danış



Balığın suyu,
Annenin yavruyu,
Yahudinin yahudiyi
                  sevmesi  gibi
Ben de milletimi severim.

Ben sevmezsem, sevecek  kim?!
Anneme annem,
Babama babam,
Atatürk’e atam diyecek kim?!

Sen dal mısın, ya kök müsün?!
Danış!
Barış!
Türkün kılıcı paslamış
Zannedenler yanılmış.
Arkadaş!
Kalbim benden fazla sevmiş.
Türkler gönülden sever.
Gönüllüyü sever.
Yeterki gönülden konuş!

Oraz YAĞMUR

Gönül Yabancısına Cevap


                      Mecnun’un Leyla’yı sevdiği gibi
                      Sen niye seviyorsun Türkiye’yi?!

 Alp Arslan’ın izleri var burada,
 Fatih’in eserleri var burada.
 Bu topraklar Rumi, Yunus, Bektaş’ın,
 Kalbi Türkü yakmış Neşet Ertaş’ın.
 Onun için seviyorum Türkiye’yi
Unuttun mu?
Geçilmez Çanakkale’yi?
Toprak olmuş-kalmış bunca aileyi?
Burada kefensiz birçok yatan var.
Her solukta can vermeye Vatan var.

Aah! Yabancı, yabancıı!
Hiç zamanım yok zamanım.
Yoksa
O destanı anlatırdım
Acı-acı.
Kısacası,
Dinle beni:
Atatürk kurduğu için,
Seviyorum Türkiye’yi.
Burda Türk olduğu için,
Seviyorum Türkiye’yi!


Oraz YAĞMUR




Yetişin Gönüller Viran!!!


Ergenekon-demir mekan
Çıkılmazdan çıkan Türk ben.
Doğudan Batıya akan
Tanrı dostu olan Türk ben.

Gezdim Asya düzlerini,
Ceddin ayak izlerini.
Soldurdum gül benizimi,
Bilge hakim olan Türk ben.

Yesevı’ye yardımcıydım,
Alp Arslanlara başçıydım,
Haçlılara ben karşıydım,
Kutsal millet olan Türk ben.

Konyada aşk akıtmışam,
Hoşgörüler aktarmışam,
Karamanda atlanmışam,
Büyük ferman yazan Türk ben

Hep doğru yola koyuldum,
Tabanımdan ben soyuldum,
Fatih Sultan Mehmed oldum,
İstanbul’u alan Türk ben.
Uçtum, yıldızlara uçtum,
Göçtüm, uzaklara göçtüm,
Çanakkale boğazında
Bade zehir içen Türk ben.

Altaylar, Harezm, Erzurum...
Devlet kurdum  adım-adım,
Atatürk olmuştur adım,
Yeni ufuk açan Türk ben.

Düşmanıma kaymak verdim,
Balam içmiştir sütünü.
Karabağ, Kerkük alevde,
Kıbrıs’ın yoktur sütunu.


Nerdesin!
Nerdesin! Kadımı Turan!
Büyük fikirlerin mimarı Turan!
Yetişin!
Yetişin!! Gönüller viran!!!


Oraz YAĞMUR


                

Şehitler Uyandı


 Heey  millet!
 Kemiklerin daĝ oldu,
 Kan akıp ırmaĝ oldu.
 Uyan! Uyan!
 Ele silah aldı uyanarak o şehit.
 Sen kalacak mısın  sadece şahit?!

                                       
 Babam Seyit son nefeste                                        
Çanakkale’de
Topa mermi sürmüştü.
 Dedem ağır gemileri
 Karadan yürütmüştü.

 Atalarmız  öğünürdü;
 “Düşmanım büyük” diye.
 Bak, ey Türk!
 Bak, bu talihsizliĝe:
 Düşmanın uşak oldu.                                           
 Harami, eşkiya, bebek katili
 Ayaĝa tuzak oldu.

     
 Heeey millet!
 Kapıda zillet!
 Kemiklerin daĝ oldu,
 Kan akıp ırmaĝ oldu.
 Ele silah aldı uyanarak o şehit.
 Sen kalacak mısın sadece şahit?!


Oraz YAĞMUR

Canım Türk Dünyası’nda


Canım Türk Dünyası’nda
Dilde, işte, fikirde
Bir olursak biz varız,
Dostca kardeş yaşarız.
Kerkük bir gözüm benim.
Kıbrıstır digerinde.
Bölüm bölüm Balkanda
Evlad var aynı kanda.
Selam Özbeklerime,
Can canım Azerime.
Elmasım var Yakut’ta,
Güzel Hakas Başkurt’ta.
Tatar da övgülerim,
Kazak’tadır ciğerim.
Kırgız’a öpücüğüm.
Kumanım ve Kumukum,
Aziz Karakalpakım.
Gagauzum,
Gerçek özüm.
Balkarım, Karaçayım,
Uygurum hem Altayım
Hepsi de altın ayım.
Başım benim Türkmende,
Tüm kalbim Türkiye’de,
Canım Türk Dünyası’nda.
Dilde, işte, fikirde
Bir olursak biz varız,
Dostca kardeş yaşarız.


Oraz YAĞMUR

Dünyadaki Türklere Mektup


Hoşlukdur boşluğu öldüren
Hoş olalım.
Coşalım.
Hiç hiç ayrı koşmayalım.
Sen orada olsanda,
Ben burada olsamda,
Bizim birliğimiz var.
Bir ocağın ateşiyiz.
Biz ateş yiyeriz.
Beraberce yanarız.
Yanmazsak kül oluruz.
Benzimiz esmer, beyaz,
Gözler çekik ya açık,
Mavi yada karcaşık,
Boylar uzun kısaca.
Bunlar aldatmaca,
Farklar dışımızdadır.
Asil şeklimiz
Kanımızdadır.


Oraz YAĞMUR

Anneme


Bülbüller coşkuyla ötmekteydi.
Pınarlar da şirin akmaktaydı.
Herkes mutlu,
Her gün kutlu,
Hayat dolu
Görünüyordu.
Dünya yalan deyenlere şaşırırdım.
Ama aniden gittin Anne!
Ellerimle seni toprağa gömdüm.
Gömülmüş tohumlar canlandı.
Sen ne bizi duydun,
Ne de canlandın.
Anne!
Sen gittin gideli
Gönül köşküm boşaldı.
Ölümüne kara mezar hoşlandı.
Gerçek dediğim dünya
Şimdi yalandı.

Yağmur yağsa ıslanırsın,
Kar düşürse üşürsün,
Tren sesini duyduğumda
Meyve yüklü gelirsin diye,
Tatlı seven torununu
Annesinden kıskanırsın diye
Kendimi kandırıyorum.
O torunun oda oda dolaşarak,
Pencereden uzun uzun bakarak,
Sessizce seni arıyor.
Kapı çalınca


Oraz YAĞMUR

Gönderilmemiş Mektup


Boynu bükük,
Beli bükük,
Elinde eğri deynek.
Ihtiyatlı basa basa,
Yanından geçirse
Çıkarmadan seda.
Uzun gür kaşları
Gözünü bürümüş.
Sakalı saçları
Yüzünü bürümüş.
Derviş desen derviş,
Deli desen deli.
Ama yüz renğinden,
Bakışından belli
Başa çok iş düşmüş.
O zavallı benim.

Solmuş duyğularla,
Kurumuş heyecanla,
Kaybolmuş anılarla
Nefes alıyorum.

Geçmiş günler inanılmaz ruya diyorsun.
O zamanın aşk coşkusu
Güzel bir masal güya diyorsun.
Ama kusura bakma!
Kendimi
Ve seni
Çoktan unutmuşum.
Kederimle  baş başa kalmışım.
Boynum bükük,
Belim bükük.
Hafızam tamamen çökük.
Elimde ise egri deynek.
Affet beni!
Affet beni!


Oraz YAĞMUR

Mutsuzluğumu Görmeye Hazır Ol



Görüşmeye geliyorum demişsin.
Beni  bıraktığın gibi bekleme.
Tek bir gölge göreceksin,
Neyin gölgesi diyeceksin.
Şaşıracaksın.
Başını tutarak durmaya hazır ol.

Gölgeyle buluşursun.
Sadece sen söylersin.
Gölge susarak dinler.
Yürek aniden inler.
Eski durumda kalmaya hazır ol.

O yürekten gülümsemeleri,
Pırıl-pırıl parlak saçları,
Kaya gibi dik duruşları,
Gözlerde şimşek çakışları
Arama!
Mutsuzluğumu görmeye hazır ol.

En iyisi gelme!
Bu yükü benden başka çekecek yok.
Aziz duyguları zedeleme.
Senin üzülmeni istemem.
Gelmemeye hazır ol!
Gelme! Gelme!!
Hiç gelme!!!


Oraz YAĞMUR

Kalbinde Beraberce Yanalım


Saçlarını parmaklar la tarayıp,
Yalnızlıkta erisen gözyaş olup,
Damlaları benim gözüme damlat.
Seher gülü gibi ıslanayım.
Güneş görmüş gibi açılayım.
Aşkımı duyarsan aşk olup,
Daima sana uçarım kuş olup.
Uykularına karışırım düş olup.
Eserim ben mülayımca-hoş olup.
Kelebekler le bir uçarım.
Arzulu göğsüne konarım.
Kalbinde beraber yanarım,
Yanarım, kül olurum.            


Oraz YAĞMUR

Üç Çınarın Arası



Hatırımda üç çınarın arası.
Solmamıştı kara gözün karası.
Yapraklar hışırdıordu,
Dudaklar fısıldıyordu.
Gizlice bir şey uçtu,
Sandım ki çalıkuşu.
Aniden dondu bağlar,
Irmak, pınarlı dağlar.

Tek sen yürüyordun.
Senden başkasını görmüyordum.
Kör oldum.
Köroğluydum,
Köle oldum.
Yalnızca seni düşünen aklım,
Senin tarafına giden yolum,
Kayboldu.
Ayaklarım kayar oldu.

Tek sen yürüyordun.
Ben heykele döndüm.
Şimdi çarpsa yıldırım,
Yakabilmez haldeyim.

Hatırımda üç çınarın arası.
İrinleşdi o günlerin yarası.
Sonra duydum.
O uçan, kuş değilmiş.
Kalbin seni terk etmiş.

Oraz YAĞMUR

O benim sevgilimdir.

                El gelende o gelmez.
       El gülende o gülmez.
       Dilden tek bir söz demez
       Savuk susan kimdir o?
       O benim sevgilimdir.

       Böyle geçirse ömrüm,
       Başa gelirse ölüm,
       Derim ki: kara kömür
                Alın yazımdan aktır.
       
                Boynunu büker diye
                Göz yaşın döker diye    
                Hayata ettim veda         
                Ağlamayan kimdir o?
                O zalim sevgilimdir.

 
                Oraz YAĞMUR
 

Ilk Aşkın Duygusu


Ayna görmüş maymun gibi
Ben bir duyğuya kapıldım.
Ilık, sıcak, ayaz değil,
Siyah yada beyaz değil.
Ne şarkı ne türkü bu,
Ne sevği ne tepki bu.
Ne fayda var ne bir ders,
Ne de aklıma ters.
Zaman zaman uçuruyor,
Kuş sanıyorum kendimi.
Zaman zaman düşürüyor,
Mezara diri gömüyor.
Deli kibi güldürüyor,
Bir nedensiz ağlatıyor,
Bazı bazı susturuyor.
Bu yoldan beni kim dondürecek?!
Bu duyğu mutlaka öldürecek.
Biliyorum. Ama…
Ayna görmüş maymun gibi
Bu duyğudan yok ayrılma.


Oraz YAĞMUR

İhtiyar ve Şaşkın Torun


Toruncuğum böyle şaşkın bakma!
Ellerimden tut yalnız bırakma!
Anneden doğdum ben de.
Kirpi tikenleri de
İpekti doğduğunda.
Kara idi sakal saçım,
Ve şimdiki uzun kaşım.
Ateşliydi her adımım,
Karda da iz bırakmazdı.
Bulanık değildi gözlerim,
Ve bunça gözyaş akmazdı.
Alnımda çizgiler derin.
Agzımda dişlerim demir.
Tüylü kulaklarım sagır.
Nefes almak da çok agır.
Bunlar dogdugumda yokdu.
Beni de anne dogurdu.

Aah! Bir zamanlar biz de
Ham cevizi yüzümüze sürerdik,
Zurnaсıya bakıp limon emerdik…
Toruncuğum! Şaşkın şaşkın bakma!
Ellerimden tut, yalnız bırakma.
Maalesef, kaderimiz böyle.


Oraz YAĞMUR

Biberli Baklava



Sevdiklerim düşman çıktı.
Yaptıklarım pişman çıktı.
Koştum giydim,
Guya çelik.
Pantalonun
Cebi delik.
Kadeh sundum,
Içi boş.
Ceviz kırdım,
Içi taş.
Karpuz kestim,
Beyaz ak.
Biskuvi yedim.
Tuzu çok.
Mantarları
Kemikli.
Baklavası
Biberli.
Allahım bir bildirsene!
Bana ne elyeterli.


Oraz YAĞMUR