Senin gözlerin kara da değil, mavi de değil, aşk renginde.
* * *
Beni gözlerinle dinle. O kadar naziksin ki, seni kendimden bile kıskanıyorum.
* * *
Gündüz güneş oldum, gece ay oldum; yoluna ışık verdim, gönlüne aşk verdim. Bana bir küçük yürek vermez misin?
* * *
Üşümüş rüzgar senin ak alnını okşaya okşaya ısındı.
* * *
Sen kardelenmişsin?! Kalbimi de delik delik delmişsin.
* * *
Ben bulut satın almış gibi oldum: ne kalbim kaldı, ne aşkım.
* * *
Yıldırım ol gel, kasırga ol gel. En iyisi kendin ol gel!
* * *
Hayat beni, taşdan taşa çaldı, demir tarakta tarayarak didilmiş yün yaptı. Iğde eğire eğire yumak yaptı. Yalnız cancağazım! Benden bir kilim doku; bastığında belki, tabanın beni duyar.
* * *
Kar beyazdır dediler. O beyaz kar taneleri sevgilimin yanaklarında iz bırakıp eridi.
* * *
Şimdi de gözlerindeki yıldırım yakıyor mu demişsin. Evet, ama tek beni yakıyor.
* * *
Ağlama, aşkım, ağlama! Acı yaşlar gözlerin karasını soldurmasın.
* * *
Uzun boylu, dedin boyuma sevindim. Akıllı dedin aklıma sevindim. Sana ise başka şeyler lazımmış.
* * *
Seni seviyor diye beni dara çekmek istediler. Ama dar ağacı kısa geldi.
* * *
“Gel” dedin geldim, “git” dedin gittim, “dur” dedin durdum. Şimdi; “öl” demeni bekliyorum.
* * *
Beni cennete, seni cehenneme atsalar, seninle beraber yanmak için cehenneme geçerim. Bana küllerimizin birleşmesi de yeter.
* * *
-Ben sana mum olayım. Eriye eriye kalbine damlayayım.
-Ben de sana gece olayım. Aşk durağı gecedir.
* * *
Sen mutlusun. Kuru yaprak gibi yandın bittin.
Ben zavallı, kömür közü gibi yandım yattım.
* * *
Ses duyan çiçeğe mimoza diyorlar. Ne
diyeceğimi ben ses çıkarmadan önce duyduğun
için sen mimozadan da naziksin.
* * *
Sen beni semalara uçurmayı başardın. Güzel
bir yere kondurmayı da bilirsin inşallah.
* * *
Görmuyor musun? Siyah erikler gamlı gözlerin
olarak bakıyor, narlar utangaç yanakların olarak
kızarıyor.
* * *
Sana söyleyemediklerimi, kuşların
cıvıltısından, rüzgärın uğultusundan
duyabilirsin.
* * *
İnsana en ağır gelen şey nedir? diye akıllı
kişiye sordum. “Kara sevdanın anıları” derken
uzun kirpikleri ıslandı.
* * *
Başıma sevda konduğundan beri ben kırık
aynaya döndüm. Ne aynaya bakan var, ne ayna
kimseye bakıyor.
* * *
Sen aşktan doya doya içmiş gözlerini yumarak:
“Bir şeyler söylesene” diyorsun. Bu sıcak
öpücükler sözün noktasıdır, aşkım!
* * *
O kadar talihsizim ki: başıma kar yağıyor,
karın karası yağıyor.
* * *
İkimizin çektiklerimize yıldızlar bile
dayanamaz. Ama sonu hiç oldu. Şimdi sen
birinin, ben birinin gölgesi olduk.
* * *
Yine kış yelleri geldi, senin saçlarını okşaya
okşaya zevk almak istedi; seni bulamadığı için
yine uğuldaya uğuldaya gitti.
* * *
Böylesine susmak olur mu?! Allah insana dil
verdiğinde, aşk için kullan diye vermiş.
* * *
Şimdi anlıyorum: Aşk-yalın ayakla közde
yürümekmiş.
* * *
Sevgilim! Sen yıldızların insanısın. Niye dünya gamına aldırıyorsun?!
* * *
Bana neler oluyor: Seni görmesem ölüyorum, görsem ölüyorum.
* * *
Adem ile Havva aşık olmasaydılar, bu dünyaya neler olurdu?!
* * *
Onu aydan da, güneşten de kıskanıyordum. O ise bulutlarla kaçmış gitmiş.
* * *
Sen, benim ilk ve son aşkımsın. Öpülmemiş dudakların kuru gözüküyor. Gözlerinde kendimden başka birşey görmedim. Gel, o buğday beniz; yanaklarını sevgimle mühürleyeyim.
* * *
Kalbimden sızan yaşlar gözlerimde buharlaşıyor. Sen de agla ki göz yaşlarınla beraber kalbinden buharlaşıp gideyim.
* * *
Yirminci yüzyıl en zalim yüzyıl oldu diye dogru söylemişler. Beni de yalnızlık denizine yirminci yüzyılında itip gidipdiler.
* * *
Sunduğum çiçekleri deli nehre attın. O çiçeklerden daha nazik, daha aziz bir gönül vermiştim. Onu nereye attın, zalim?!
* * *
Sen durulmuş güz suyu.
Ben o suda akıp giden sarı yaprak.
* * *
Suçu kendinde arayan, suçluyu çabuk bulurmuş. Gel mihribanım, suçu kendimizde arayalım.
* * *
Kalbimi bölük bölük böldüm. Bir bölümünde bile seni bulamadım. Hiç hiç gelme artık.
* * *
-Kaç yaşındasın?
-Kaç güzel gördüysem o yaştayım.
* * *
Her solmuş çiçek hüzün hazinesidir.
* * *
--Hani, gelmeyecektin, dünyayı terk edecektin?
--Ben gelmedim, cesedimi getirdim.
* * *
Sözün doğrusu, ben Mejnun ile bir sınıfta aşk dersini aldım. Mejnunun notları dörtdü, benimki beş.
* * *
Tanırsalar bir nişandan.
Tanırlar beni aşkımdan.
* * *
Aşkına kavuşamayana mezarıda dar gelir.
* * *
Ah, gül ömrüm geçti.
Nerede, nasıl, beni hatırlıyor mu? diye bu üç soruyu sormakla ömrüm geçti.
* * *
Sen aşkımı duymazdan gelip, öylesine değerimi düşürdün ki, şimdi beni bit pazarında bir pula bile almıyorlar.
* * *
Talihsizliğe bakın! Derin denizlerden yüze yüze geldim, ama o mavi gözlerde boğuldum, öldüm.
* * *
Doktor bey! Öldügümde cesedimi açmayın, araştırmayın! İçimde aşkın külünden başka bir şey bulunmaz.
* * *
Gece doğdum. Ömrüm karanlıkta geçti.
Ve bir gece öldüm. Gündüzler yalnız kaldı.
* * *
Saatimden vefalısını görmedim. Ne zaman uyansam, o uyanık, beni bekliyor.
* * *
Kasırga ol yık beni,
Yıldırım ol yak beni,
Atma çok ırak beni,
Isteğim görmek seni.
* * *
Hayallerimden, rüyalarımdan ileri olmazsan gelme.
* * *
Adını gözümün akına yazdım.
* * *
Ben aşkın gözyaşını kirpiğime astım, yarim
beni zülfüne astı; zalimler ikimizi de
darağaçına astı.
* * *
Allahım! Ya ver, ya-da rüyalarıma girdirip beni
zorlama.
* * *
Yağmur ol gel diyorsun. Ben sadece yağmur
değil, üstelik Oraz Yağmur olarak geldim.
--------
Oraz YAĞMUR
Oraz YAĞMUR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder