24 Aralık 2010 Cuma

AŞK DAMLALARI

Senin gözlerin kara da değil, mavi de değil, aşk renginde.
                            *  *  *
Beni gözlerinle dinle. O kadar naziksin ki, seni  kendimden bile kıskanıyorum.
                          *  *  *
Gündüz güneş oldum, gece ay oldum; yoluna ışık verdim, gönlüne aşk verdim. Bana bir küçük yürek vermez misin?
      *  *  *
Üşümüş rüzgar senin ak alnını okşaya okşaya ısındı.
      *  *  *
Sen kardelenmişsin?! Kalbimi de delik delik delmişsin.
      *  *  *
Ben bulut satın almış gibi oldum: ne kalbim kaldı, ne aşkım.
      *  *  *
Yıldırım ol gel, kasırga ol gel. En iyisi kendin ol gel!
      *  *  *
Hayat beni, taşdan  taşa çaldı, demir tarakta tarayarak didilmiş yün yaptı. Iğde eğire eğire yumak yaptı. Yalnız cancağazım! Benden bir kilim doku; bastığında belki, tabanın beni duyar.
     *  *  *
Kar beyazdır dediler. O beyaz kar taneleri sevgilimin yanaklarında iz bırakıp eridi.
     *  *  *
Şimdi de gözlerindeki yıldırım yakıyor mu demişsin. Evet, ama tek beni yakıyor.
    *  *  *
Ağlama, aşkım, ağlama! Acı yaşlar gözlerin karasını soldurmasın.
       *  *  *
Uzun boylu, dedin boyuma sevindim. Akıllı dedin aklıma sevindim. Sana ise  başka şeyler lazımmış.
       *  *  *
Seni seviyor diye beni dara çekmek istediler. Ama dar ağacı kısa geldi.
       *  *  *
“Gel” dedin geldim, “git” dedin gittim, “dur” dedin durdum. Şimdi; “öl” demeni bekliyorum.
       *  *  *
Beni cennete, seni cehenneme atsalar, seninle beraber yanmak için cehenneme geçerim. Bana küllerimizin birleşmesi de yeter.
       *  *  *
-Ben sana mum olayım. Eriye eriye kalbine damlayayım.
    -Ben de sana gece olayım. Aşk durağı gecedir.
          *  *  *
   Sen mutlusun. Kuru yaprak gibi yandın bittin.
  Ben zavallı, kömür    közü gibi yandım yattım.
        *  *  *
  Ses duyan çiçeğe mimoza diyorlar. Ne
diyeceğimi  ben ses çıkarmadan önce duyduğun
için sen mimozadan da naziksin.
       *  *  *
 Sen beni semalara uçurmayı başardın. Güzel
bir yere kondurmayı da bilirsin inşallah.
        *  *  *
 Görmuyor musun? Siyah erikler gamlı gözlerin
olarak bakıyor, narlar utangaç yanakların olarak
kızarıyor.
         *  *  *
 Sana söyleyemediklerimi, kuşların
cıvıltısından, rüzgärın uğultusundan
duyabilirsin.
         *  *  *
 İnsana en ağır gelen şey nedir? diye akıllı
kişiye sordum. “Kara sevdanın anıları” derken
uzun kirpikleri ıslandı.
           *  *  *
 Başıma sevda konduğundan beri ben kırık
aynaya döndüm. Ne aynaya bakan var, ne ayna
kimseye bakıyor.
            *  *  *
 Sen aşktan doya doya içmiş gözlerini yumarak:
“Bir şeyler söylesene” diyorsun. Bu sıcak
öpücükler sözün noktasıdır, aşkım!
    *  *  *
 O kadar talihsizim ki: başıma kar yağıyor,
karın karası yağıyor.
           *  *  *
İkimizin çektiklerimize yıldızlar bile
dayanamaz. Ama sonu hiç oldu. Şimdi sen
birinin, ben birinin gölgesi olduk.
         *  *  *
   Yine kış yelleri geldi, senin saçlarını okşaya
   okşaya zevk almak istedi; seni bulamadığı için
   yine uğuldaya uğuldaya gitti.
         *  *  *
 Böylesine susmak olur mu?! Allah insana dil
    verdiğinde, aşk için kullan diye vermiş.
          *  *  *
 Şimdi anlıyorum: Aşk-yalın ayakla közde
     yürümekmiş.
             *  *  *
 Sevgilim! Sen yıldızların insanısın. Niye dünya gamına aldırıyorsun?!
          *  *  *
 Bana neler oluyor: Seni görmesem ölüyorum, görsem ölüyorum.
          *  *  *
 Adem ile Havva aşık olmasaydılar, bu dünyaya  neler olurdu?!
         *  *  *
 Onu aydan da, güneşten de kıskanıyordum. O ise bulutlarla kaçmış gitmiş.
          *  *  *
 Sen, benim ilk ve son aşkımsın. Öpülmemiş dudakların kuru gözüküyor. Gözlerinde kendimden başka birşey görmedim. Gel, o buğday beniz; yanaklarını sevgimle mühürleyeyim.
       *  *  *
 Kalbimden sızan yaşlar gözlerimde buharlaşıyor. Sen de agla ki göz yaşlarınla beraber kalbinden buharlaşıp gideyim.
       *  *  *
Yirminci yüzyıl en zalim yüzyıl oldu diye dogru söylemişler. Beni de yalnızlık denizine yirminci  yüzyılında itip gidipdiler.
        *  *  *
 Sunduğum çiçekleri deli nehre attın. O çiçeklerden daha nazik, daha aziz bir gönül vermiştim. Onu nereye attın, zalim?!
         *  *  *
 Sen durulmuş güz suyu.
 Ben o suda akıp giden sarı yaprak.
         *  *  *
 Suçu kendinde arayan, suçluyu çabuk bulurmuş. Gel mihribanım, suçu kendimizde arayalım.
         *  *  *
 Kalbimi bölük bölük böldüm. Bir bölümünde bile seni bulamadım. Hiç hiç gelme artık.
         *  *  *
 -Kaç yaşındasın?
 -Kaç güzel gördüysem o yaştayım.
         *  *  *
 Her solmuş çiçek hüzün hazinesidir.
         *  *  *
 --Hani, gelmeyecektin, dünyayı terk edecektin?
 --Ben gelmedim, cesedimi getirdim.
    *  *  *
 Sözün doğrusu, ben Mejnun ile bir sınıfta aşk dersini aldım. Mejnunun notları dörtdü, benimki beş.
     *  *  *
 Tanırsalar bir nişandan.
 Tanırlar beni aşkımdan.
       *  *  *
 Aşkına kavuşamayana mezarıda dar gelir.
         *  *  *
 Ah, gül ömrüm geçti.
 Nerede, nasıl, beni hatırlıyor mu? diye bu üç soruyu sormakla ömrüm geçti.
         *  *  *
 Sen aşkımı duymazdan gelip, öylesine değerimi düşürdün ki, şimdi beni bit pazarında bir pula bile almıyorlar.
         *  *  *
 Talihsizliğe bakın! Derin denizlerden yüze yüze geldim, ama o mavi gözlerde boğuldum, öldüm.
        *  *  *
Doktor bey! Öldügümde cesedimi açmayın, araştırmayın! İçimde aşkın  külünden başka bir şey bulunmaz.
         *  *  *
Gece doğdum. Ömrüm karanlıkta geçti.
      Ve bir gece öldüm. Gündüzler yalnız kaldı.
               *  *  *
            Saatimden vefalısını görmedim. Ne zaman uyansam, o uyanık, beni bekliyor.
                     *  *  *
    Kasırga ol yık beni,
    Yıldırım ol yak beni,
    Atma çok ırak beni,
    Isteğim görmek seni.
               *  *  *
    Hayallerimden, rüyalarımdan ileri olmazsan gelme.
               *  *  *
    Adını gözümün akına yazdım.
               *  *  *
    Ben aşkın gözyaşını kirpiğime astım, yarim
    beni zülfüne astı; zalimler ikimizi de
   darağaçına  astı.
              *  *  *
    Allahım! Ya ver, ya-da rüyalarıma girdirip beni
    zorlama.
               *  *  *
    Yağmur ol gel diyorsun. Ben sadece yağmur
    değil, üstelik Oraz Yağmur olarak geldim.
                                        
                             --------


    Oraz YAĞMUR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder